Zorluklarla ve mücadeleyle dolu bir iş yaşamınız var, nasıl çıktınız yola?
Genç yaşta başladığım ve uzun yıllar yanında çalıştığım rahmetli Celal Katan’dan çok şey öğrendikten sonra, askerlik dönüşü, yedek parça alanında kendi işimi kurmaya karar verdim. Kendimi ispatlamam ve başarılı olmam gerekiyordu. Bu işin mekteplisi değilim. Okuyan insanları da takdir ediyorum, ancak saha bilgisini çok fazla aldım. Bir kişinin saha bilgisi yoksa zaten, ne kadar okursa okusun, başarılı olma şansı azdır. 1984 yılında, sanayinin içerisinde As Otomotiv’in temellerini böylece attık.
Nasıl bir hedef koymuştunuz kendinize?
Hedefimiz büyüktü. Türkiye geneli çalışmalıydım gerekirse dünyaya açılmalıydım. Şirketim ve ben bu sektörde söz sahibi olmalıydı.
Zorluklarla karşılaşacağınızı biliyor muydunuz?
Kolay bir şey yok ki. Denemeden bir şeyin sonucunu göremezsin, ben denemeye karar verdim. Risk almazsan zaten bir şey olmuyor.
Bosch markası ile tanışma hikayesi
Tekrar iş yaşamınıza dönelim. Sizin iş yaşamınızda BOSCH markasının ayrı bir yeri var, nasıl kesişti yollarınız?
Hani dedim ya liseye kadar okudum diye. Benim üniversite hayatım, Bosch markası ile tanıştığım gün başladı. Hayatı, iş yaşamını, piyasayı, profesyonelliği öğrendim. Bosch sadece ürün satan bir marka değil, bir kültür. Hayata değer katan, ticareti öğreten ve sürekli gelişen, geliştiren bir yapısı var. 1996’da bulunduğumuz yer küçük gelince, Küsget’te biraz daha büyük bir yere taşındık. Sonra baktık ki, bu işi daha iyi yapabilmek için, altyapının da iyi olması, insanların iyi hizmet alması gerek. Eğer biz büyüyeceksek, marka olacaksak, kendi adımızı Türkiye’de saygın hale getireceksek, geniş bir konsepte geçmemiz gerekiyordu. As Otomotiv olarak, Bosch markasına yakışır şekilde, kendimizi konumlandırdık. 91 yılında alt bayi olarak başladık, 99 yılında ana bayi olarak müracaat ettik. Zorlu süreçlerden geçtikten sonra, 12 bayiden birisi seçildik. Daha sonra, Türkiye’de 6 bayi kaldı ki, birisi de biziz. Bölgesel sistem yok ama Ankara’dan bu tarafa tek Yetkili Satıcı biziz. Bu arada, 2006 yılında müşterilerimize ve tüketici birimlerimize daha iyi bir alt yapıda kurumsal bir kimlikle hizmet verebilmek için As otomotiv plazayı açtık
“İnandığım şey için mücadele ederim”
Güneydoğu’ya Bosch’u getirmekte bir hayli zorlanmışsınız sanırım?
Anadolu insanının büyük bir sıkıntısıdır. İstanbul’a toptancının yanına gitmeliyiz, siparişimizi vermeliyiz, tabiri caizse esas duruşa geçmeliyiz. Böyle olunca, anadoluda bir yapılanmayı istemezler elbet. Bunu biz başarmalıyız dedim. Elbette çok engellerle karşılaştık. Birde bizim malum Suriye’ye yakın olmamızı Batı illerindeki bayiler kötüye kullanmaya çalıştılar. Ben biraz inatçıyım. İnandığım şey için mutlaka mücadele etmem gerektiğine inanırım. Ama sonunda tüm zorlukları aşarak, bayiliği Gaziantep’e getirdim. Şu anda, Türkiye genelindeki 6 bayinin içerisinde en önlerdeyiz. 2008 yılında Ankara’ya açtım, İstanbul’da iş ortağım var. Pazarda büyümek gerekiyor. Bunları da yaparken de asla ve asla kalitemizden ödün vermedik. Hep kendi işimize odaklandık, işimizi iyi yapmaya çalıştık.
“Kriz döneminde üretime yatırım yaptım”
Otomotiv dışında hangi sektörlerde yer alıyorsunuz?
DoraCan markasıyla inşaat sektörüne adım attık, orada bir ortaklığımız söz konusu. Bir de, yine İdil İnşaat’ta ortaklığımız var. Geçtiğimiz birkaç yılda inşaat sektöründe bir daralma söz konusu olunca, farklı bir yatırım arayışına girdik. Aynı zamanda üretim yapıp, ekonomiye katkı sunmayı istiyorduk. plastik ve ambalaj sektörüne girdik. PLASTEVA markası ile yolumuza devam ediyoruz. Herkesin kriz dönemini konuştuğunda biz yatırım yaptık. Birçok önemli markaya tedarik sağlıyoruz. Bosch’tan öğrendiğim disiplin ve iş ahlakı doğrultusunda, insanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih edecek noktadayız. Para kazanmak tabii ki önemli ama müşterinin yanında kabul göreceksin, itibarını kaybetmeyeceksin, güveni kaybetmemek için gerekirse cebinden para harcayacaksın.
Başarının birinci kuralı disiplinli olmak mıdır?
Kesinlikle disiplin ve kaliteden ödün vermemek. Başarının anahtarının disiplinli çalışmak olduğuna inanıyorum. Bosch’un 72 bin kişilik Ar-Ge yapan mühendisi var, bunun 10 bini yazılımcı ve ve Ar-Ge’ye harcadığı yıllık para yaklaşık 8 milyar Euro civarında. Sürekli gelişiyor. Benim önümde, sürekli işini iyi yapan böyle bir firma var. Mesela pandemi sürecinde bir günde home ofise geçtiler.
Farklı şehirlerde yatırım yapmayı düşündünüz mü?
İstanbul ve Ankara’da kendi iş yerim var. Oradaki müşterilerime daha yakından hitap edebiliyorum. Ayrıca yine Otomotiv Servis Ekipmanlarıyla ilgili İstanbul’da bir de partnerim var.
“Değil dünyaya, uzaya ürün satacak Kobi’lerimiz var”
Bayram bey, şirketinizin çıkış noktası KÜSGET olduğuna göre, KÜSGET sizin için ne anlam ifade ediyor?
Japonya’dakinden sonra dünyanın 2. büyük KÜSGET’i burada. KOBİ’ler ülke istihdamının yaklaşık %70-80’ini sağlar. Burada ülkenin ekonomisine katma değer katan yüzlerce kahraman var. Organize bölgedeki sanayicilerimize saygı duyuyorum, hakikaten inanılmaz özverili çalışıyorlar ama kullandıkları ürünün bir kısmı yurt dışından geliyor. Küsget’teki kobilerin ürettiği öyle ürünler var ki, dünyaya ihraç ediyorlar. Bir çıkıp gezin, ne kahramanlar göreceksiniz. Bunların ekonomiye katkısı yüzde 40-60 arasındadır. Çünkü, hammaddenin büyük bir kısmını buradan kullanıyor, ülke kaynaklarından kullanıyor ve dünya kadar çalışanı istihdam ediyor. Çok firma var elinden tutulsa dünyaya değil, uzaya ürün satar. Bizim işimiz son kullanıcıyla alakalı olmadığı için şehrin farklı yerinde de yapabilirim işimi ama Küsget’te farkındalık için varım. Bosch gibi bir markanın temsilciliği sayılabilecek binayı burada tutuyorum, burada servislerimize yönelik eğitimler, aktiviteler düzenliyoruz belli zamanlarda ki bunlar dünyada otomotiv teknolojisi trend ne/ nereye gidiyor gibi konular içeriyor.
Önümüzde ki süreçte gözde olan sektörler size göre hangileri
Otomotivde elektrikli araçlar ön plana çıktı. Otomasyon ve paylaşımlı araçlar. Paylaşımlı araç, ABD’de yeni kullanılmaya başlandı. Örneğin 30 bin liralık araç alacaksanız, 35 bine yükseltiyorsunuz, size yazlık ve kışlık iki ayrı araç veriyorlar. Tabi onların kendilerine göre koşulları var. Ayrıca yılda bir defa da, ailece tatile gitmeniz için başka bir araç veriyorlar. Şu anda trafikteki yoğunluğun yüzde 30’unu park arayan araçlar oluşturuyormuş. Yeni nesil araçlarda park yeri aramıyorsunuz. Nerede park yeri varsa, bulut üzerinden doğrudan o noktaya yönlendiriliyorsunuz. Ya da Gaziantep’ten Adana’ya bir toplantıya gidiyorsunuz. Osmaniye’de bir kaza olduğu için yol kapandı. Dronla gelip, sizi alıyorlar, aracın alt kısmı kalıyor. Bu şekilde araçlar üzerinde çalışılıyor şu anda dünyada. Otomotiv sektörü dinamik bir sektör, ben elektrikli araçların başarıya ulaşacağına inanıyorum.
“Otomotiv sektöründeki daralma 9.aydan sonra bitecektir”
Otomotiv sektöründe, üretim alanında durağan bir yapı var, nereye kadar gidecek bu süreç?
Şöyle, otomotiv sektörü pandemi krizini öngörmüyordu ama başka krizler öngörüyordu. Her yıl ortalama 90 milyon araç üretilirken, firmalar bu yıl daralma bekliyordu. Üretimi azaltmakla ilgili planlamaları vardı. Çin’de ilk vaka ortaya çıktıktan sonra, sektör kendini hızlı bir şekilde konumlandırdı. Tüm dünyaya yayılınca da üretimi durdurdular. Ama şu anda üretimle ilgili ciddi bir hazırlık olduğunu görüyoruz. 9.aydan sonra artacağını öngörüyorum. Mesela sizinle yeni bir bilgi paylaşayım, önümüzdeki yıl 110 yeni araç modeli piyasaya çıkacak-elektrikli araçlar da dahil. Dünyada dolaşan elektrikli araç %3 civarında, gazetelerde abartıldığı kadar büyük değil şimdilik.
“Otomotivin montaj sanayisine talip olmalıyız”
Gaziantep’in hep hayalidir otomotiv sektöründe adını duyurmak ama istenilen noktaya gelemedik, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Gaziantepli girişimcidir ve aldığı her işin hakkını verir. Risk almayı seven bir şehir. Altyapıda var. Bu şehir, tüm zorluklara rağmen, ileriye gittiyse, bundan sonrasını da yapabilir. Montaj sanayisinin olması şehri daha da ileri götürür. Marka, zaten yüzde 5’lik kısmını üretiyor, yüzde 95’lik kısmını tedarikçiler üretir. Gaziantep’te de bu işi çok iyi yapabilecek Kobi’ler var. Tabiki bunu öncelikle bizim Valilik, Belediyeler, Odalarımızın istemesi ve altyapılarını bu yönde hazırlaması lazım. Büyük firmalara “gelin size yer verelim” teklifini götürelim. Onların gelmesi bizim işletme sahiplerimizin de ufkunu genişletir. Şehre güven gelir. Bu firmalar tam profesyonel, kurumsallık anlamda da çok şey katar. Para, güvenli liman seçer. Global bir markanın şehrimize gelerek yatırım yapması, istikrarı artırır.
Ara eleman yetiştirme konusunda problem yaşanıyor mu?
Gaziantep’te bu işe, ara eleman kazandırılması adına meslek liselerinde otomotiv bölümleri var ve biz bunlarla hep irtibat halindeyiz. Bosch ve As Otomotiv olarak biz Akkent’teki Mennan Usta Meslek Lisesi ile Ali Topçuoğlu Lisesi’ne destek sağlıyoruz. Bu okullardaki öğrencilere yeni nesil elektronik araçlara nasıl bakım yapılacağıyla ilgili ders verilip, ustalar yetiştiriliyor. Bizde bu okulları destekliyoruz. Ben şehrimi seviyorum. Burada kalifiye eleman yetiştirilmesi için her türlü desteği sağlamaya devam edeceğiz. İyi usta olmak önemli ancak iyi usta teknoloji ile entegre olduğu zaman iyi. Biz iyi usta yetiştirmeye çalışıyoruz.
Yönetim anlamında Türk şirketleri ile diğer ülke şirketleri arasındaki farklar var mı, varsa neler?
Var. Avrupalı bu konuda çok profesyonel. En mükemmel şekilde gidip “sizinle iş yapmak istiyoruz” deseniz bile, araştırma yapmadan” karar vermez. Bir tarafa sermaye koyun, diğer tarafta ise, o işi nasıl yapacağınıza dair güzel bir sunum yapın. Parayı kabul etmez. Sunumu yapan kişinin onu ikna etmesi lazım. Bizde ise duygusallık çok fazla. Eğer çok paranız varsa, her işe girebiliyorsunuz. Aramızdaki en belirgin farklardan birisinin bu olduğunu düşünüyorum. Elbette bizimde artılarımız var, onların da artıları var. Bunları iyi mukayese edip, değerlendirmek gerek.
Ulusal ve uluslara arası bir marka olmanın sizce temel kriterleri nelerdir?
Deneyimli ve yeniliğe açık olmanız gerekiyor. Sürekli kendinizi geliştirmelisiniz. Gelişimle ilgili altyapıyı iyi oluşturacak, ekibi ve kendinizi daima gelişime açık tutacaksınız. Hantal olmayacaksınız. Hızlı hareket edip, hızlı kararlar alacaksınız. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, bir otomobilin yılda 2 kez modeli değişir hale geldi. Ekonomik yapının güçlü olması lazım. Bunlar olmazsa, olmaz. Sahayı tanıyan, bilen bir ekibim var. Biz aracın en az 150 ayrı noktasına ürün veriyoruz. Dolayısıyla eğitimli ve yeniliğe açık olmalıyız.
Kurumsallaşmanın hangi aşamasında görüyorsunuz kendi şirketlerinizi?
Çalıştığımız şirketin “İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim” diyen bir anlayışı var. Bunu dünya biliyor. Alman disipliniyle uzun yıllardır çalışan bir firma olarak ta, biz kendimizi bu anlamda şanslı görüyoruz. Kurumsallaşma anlamında, kendi şirketlerime baktığımda, yüzde 75-80’ler seviyesinde görüyorum. Tabiki bir aile şirketiyiz ama profesyonel, donanımlı, işini iyi bilen, takip eden, sorgulayan bir ekiple çalışıyoruz. Yıllar önce Bosch’un davetiyle bir eğitime gitmiştik. Biz katılımcılara birer kibrit çöpü verip “Bu çöpleri kırın” dediler. Herkes kırdı. İki çöp verdiler, onu da kırdık. 4-5 çöp derken zorlanmaya başladık. Sonra kimse kıramadı. Demem o ki, tek başına ben bir şey değilim, bizler ekip olarak başarılıyız. Plastik ve ambalaj sektöründe olsun, inşaat sektöründe olsun, oralarda da aynı bilinç içerisinde hareket ediyoruz.
Genç girişimcilerin önü nasıl açılabilir. Siz tecrübeli bir isim olarak, önerileriniz neler olur?
Gençler bizim geleceğimiz, olmazsa olmazımız. Biz onları çok iyi eğitmeli, geleceğe çok iyi hazırlamalıyız. Eğitim verirken sadece akademik eğitimden bahsetmiyorum. Dünyayla entegre olabilecek, dünyayla ticaret yapacak iş anlayışını aşılamamız gerekiyor. Deneyimlerimizi aktaracağız. Trend şu olmalı. Kendinizin donanımlı olmanız yeterli değil. Eğer sahada yaşadıklarınızı, donanımınızı gençlere aktarabiliyorsanız, onların önünü açıyorsunuz demek. Gençlerin en az 3 yabancı dili bilmesi gerek. Ben yıllarca, yabancı dil bilememenin ezikliğini yaşadım. Çocuklarımı bu yüzden İngilizce ağırlıklı eğitim veren okullarda okuttum.
Dijitalleşme özellikle sizin sektörünüz açısından ne anlam ifade ediyor
Analog bizim olmazsa olmazımız ama dijital ise hakikattır. Dijitalleşme, en basit ifadeyle, analog formattan, dijital formata dönüşmesidir. Dijitalleşmenin iş dünyası için son derece kritik bir kavram olmasının nedeni, işleri daha pratik hale getirmesidir. Kimileri henüz bunun farkında olmasa da, günümüzde her işletmede farklı boyutlarda geçekleşmiştir. Pandemi sürecinde daha net görüldü ki, home ofis çalışmaya da hazırlıklı olmalıyız. Bu süreçte, sosyal medyada etkin olmayı, internetten alışveriş yapmayı daha çok tercih ettik. Bu deneyimler artık hiç kaybolmayacak. Pandemi sonrasındaki gelecekten asla karamsar değilim. Analog işimizin ruhu derken, fiziki olarak işimizin başında olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gençlere tecrübelerimizi aktarmaya, destek olmaya devam edeceğiz. Demek istediğim, liderlik asla otorite kullanma değil, insanları güçlendirmektir. İş modelini doğru oluştur, ilham kaynağı ol. Hep daima iyisi için çalış. Ekip verimliliğini artır, başarılarını paylaş.
İş yaşamındaki vazgeçilmezleriniz nelerdir?
Disiplin, olmazsa olmazım. Müşteriye hızlı geri dönüş yapma. Bunun için de, işini iyi bilen, yetkili, donanımlı elemanlarınız olması gerekiyor. Elbette, ekibinizle yetkilerinizi paylaşmanız, onlara bu yetkiyi de vermeniz şart.
Başarınızdaki en büyük etken nedir size göre?
Mücadeleyi çok seven bir yapım var. Hayatta, mücadele etmeyi bilmiyorsan, bişey olamazsın. Zorluklar karşısında direnç gösterecek, yılmayacak, bıkmayacaksınız. Başarılı olabilmek adıma mücadeleden kaçmam. Tabiki bugün başarılı olarak gösteriliyorsam, bunda, bana her zaman destek olan ailemin de büyük payı var.